Ekohaber
Otomotiv sektörünün duayeni ve Orhan Holding Onursal Başkanı İbrahim Orhanın Yenişehirdeki çiftliği, ünlü manda kaymağını Aliba markasıyla canlandırıyor. Çiftlik, kendi enerjisini üretmesi ve en yeni teknolojileriyle bölgeye örnek.
Otomotiv yan sanayi deyince akla ilk gelen isimlerden birisi olan İbrahim Orhanın memleketi Yenişehirde kurduğu çiftlik, Yenişehirin ünlü manda kaymağında Aliba markasını yarattı. Orhan Tarım, kendi enerjisini kendisi üretmesi, sığır ve manda yetiştirmede kullanılan teknolojiler ile meyve bahçeleri açısından da bölgeye örnek bir çiftlik oldu.
İbrahim Orhan yaşamını otomotive adayan bir isim. Ancak 13 ülkedeki fabrikalarını profesyonellere devreden Orhan, artık günlerinin çoğunu doğduğu köye yakın bir yerde 2 bin 500 dönüm arazi üzerinde kurduğu çiftlikte geçiriyor. Orhan, geçtiğimiz hafta Ekohaber gazetesi sahibi Tahsin Ardıçı çiftlikteki kiraz bahçesinde karşıladı, çiftliği gezdirdi ve ağırladı.
Duayen sanayici, sohbetin başında tarıma ilgisini şöyle anlattı:
Allaha bin şükür, bir sürü işimiz varken, neden hayvancılığa heves ettim? Ben, buradan da görünebilen Barcin köyündenim. Çocukken Bursada bile en yüksek okul Erkek Lisesi ve Kız Lisesiydi. Çocuklar doğunca mühendis, doktor olsun, öğretmen olsun istenirdi, genelde. Halbuki köyde çocukların hayvancılıkla uğraşması arzu ediliyor. Bir de inanç var. O çocuğun göbeği nereye gömülürse çocuk o işle uğraşırmış... Okulun önüne gömülürse çocuk öğretmen olacak denir... Benim göbeğimi, rahmetli annemler ahıra gömmüşler... Şaka değil bu, gerçek! Onun için şimdi hayvancılık yapıyoruz. Peki Aliba adı nereden çıkmış? Dinliyoruz:
Köydeki ailelerin her birinin bir lakabı vardı. Soyadı Kanunu çıkana kadar devam etti. Ama Soyadı Kanunu olsa da köyde hala aynı isimler.. Bizim lakabımız da Alibalar... Aslında Ali Babalarmış. Söylene söylene Aliba olmuş... Bizim köydeki soyadımız... Bana Alibaların İbraam derlerdi. Çiftlik gezisine eşlik eden Orhan Tarım Genel Müdürü Şefik Yiğit, yaklaşık 1 milyon dolar yatırımla kurulan mandıra ile ilgili bilgi veriyor. Aslında biz Geçitteki mağazada Doğanın Tazeliği Çiftliğin Lezzeti sloganıyla sunulan efsane manda yoğurdu ve kaymakla ilgileniyoruz ama karşımızda koskoca çiftlik var ve manda, burada işlerin fazla bir kısmını oluşturmuyor.
Genel Müdür Yiğitin verdiği bilgiye göre 2 bin 500 dönüm arazi 2004e kadar salt ekilip biçilirken 2004te Orhan Tarım firması kuruluyor. Hayvancılığa dönüşün nedeni, arazinin hayvancılık için verimli kullanılması. Hayvanın yiyeceği kaba yemin tamamını biz üretiyoruz diyor Yiğit. Arazide 3 bin kiraz, 3 bin armut, 10 bin bodur elma ağacı var, yılda yaklaşık 300 ton elma, 200 ton armut, 40 ton kiraz elde ediliyor. Yeni kurulan 5 bin ağaçlık ceviz bahçesinden de ilk ceviz bu yıl bekleniyor.
Hayvancılık önce yerli hayvanları toplamakla başlıyor. Piyasadan 27 simental, 50 civarında holstein inekle atılıyor ilk adım. Ancak 2010da içeriden toplanan gebe düvelerle fazla ilerleyemeyeceklerini anlıyorlar. Mevcut hayvanların tamamını elden çıkarma kararı veriliyor. Aradıkları sığırları Avrupada buluyorlar. Macaristandan 300 baş holstein, Avusturyadan da 100 baş simental gebe düve getiriliyor çiftliğe. En son sistem sağım, barınma, beslenme, yemleme sürü bakımı sistemi kurulmuş ve halen 250si sağmal olmak üzere toplam 600 baş civarında sığır besleniyor. Toplam çalışan sayısı 25. Çiftlikte elde edilen günlük 6,5-7 ton inek sütü ise çiğ süt olarak satılıyor. Manda, köylerde bir dönem sığır kadar yaygındı. Ancak özellikle son 50 senedir manda sayısı hızla azaldı; lezzetli manda peynirleri, yağlı manda sütü, kıvamlı manda kaymağı ve neredeyse bıçakla kesilecek koyulukta manda yoğurtları da adeta efsane oldu. İbrahim Orhan, köylerde manda aradığı dönemi anlattı: Yenişehirin unutulmuş tatları, kaybolan değerlerinin yeniden canlandırılmasını amaçladık. Fakat baktık ki, koca Yenişehirde, çocukluğumdan beri bildiğim köylerde, manda yok. Mandadan inekten öyle fazla para kazanılmaz. Yenişehirliler keşke bizim balaklar (manda yavrusu) olduğu zaman dişilerinden vs. alıp ahırlarına bağlasalar... Eskiden Yenişehir tarım yeriydi. Pek çok evde manda vardı. Öylesi bence rantable olurdu. Ama bakan yok. Mandaların süt verimi ortalaması 2,5 litre Türkiyede. Yatırım yapıyorsun. Araştırdık, kaynağı İtalyada. İtalyadan almaya karar verdik. Bir heyetle gittik, hayvanları seçtik. Heyetin içinde devletin, bakanlığın adamları var. Ziraat mühendisi, zooteknik görevlileri var...
Tabi canlı hayvan ithalatı pek çok kriterden geçiyor, bürokratik sorunlar, sınırda beklemeler... TIRda bekleyen mandalardan ikisi gümrükte doğum yapıyor vs.
PEYNİR USTALARIİTALYAN...
Genel Müdür Yiğit, çiftlikte şu anda 23ü anaç olmak üzere 48 manda olduğunu söylüyor. Mandalar da sığırlar gibi açık besi barınağında. Mandalar için özel bir süt sağım ünitesi var. Burada sağılan süt, çiftlik bünyesinde kurulan mandırada işleniyor.
Modern tesiste, manda yoğurdu ve kaymağının yanı sıra, sığır sütünden çeşitli peynirler yapılıyor.
Tabi peynir deyince, Orhan Tarım burada da bir fark yaratmış ve kaliteli peynirler üretiyor. Öyle olunca da, peynir ustaları İtalyadan getirilmiş.
Mozzarella dışında, kaynamış sütten yapılan köy peyniri denilebilen bir tür peynir, örgü peyniri, Artvin yöresinde sıcak sıcak yoğurularak yapılan ve 88 derece sıcaklıkta kaynatılıp kesilerek yapılan bir tür peynir... Hellime benzeyen kızartma peyniri vs.
YERLİ MANDACILIK...
İbrahim Orhana neden yeli mandalardan sonuç alınamadığını sorduk. Orhan aslında buna çok kafa yormuş. Ancak bunun tek bir çiftliğin çabalarıyla olacak iş olmadığının farkında: Çok araştırdık. Her yerde manda aradık. Şimdi burada 17 litre süt veren mandalarımız var. Yerli mandanın sütü 3 litre. Türkiyeye de bir değer kazandıracağız. İtalya ortalaması 10 litre. Biz şu anda İtalya ortalamasının üzerine çıktık. İyi verim 2. doğumdan itibaren elde ediliyor. Rahmetli Atatürkü çok severiz. Düşünüyorum da, çocukluğumda köyün çayırları vardı. Büyükçayır, Küçükçayır derdik. Bütün köyün hayvanları oraya çayıra getirilirdi. Şimdi, hangi hükümetler zamanındadır bilemem, o çayırlar kullanılmaz hale geldi. Meralar yerinde duruyor ama hayvancıklar otlayamıyor. Bataklık da kalmadı. Padişahlık zamanında bile bunlar varmış ve o zaman hayvancılık iyiymiş. Çayırlar yok olunca köylüler hayvancılık yapmamaya başladılar. Biz hayvancılık yapıyorsak arazimiz var. Arazide yetişeni yediriyoruz. Aslında çayır olsa niye salmayalım. Fransada, Hollandada, Amerikada gittik gördük, çayırda otlansa kim istemez...
ÖRNEK ÇİFTLİK
Sütçü mandalar yaygınlaşsın diye yöredeki çiftçilere 100 den fazla damızlık manda satılmış.
Hayvancılığımız aslında ovaya örnektir. Meyve bahçeleri, ahırlar, tamamının etrafımızdaki insanlara örnek olmasını istiyoruz diyen Orhan, izlenimlerini Açık ahır yapmıştık. O sene çok yoğun bir kış yaşadık.
Köylüler, bu hayvanlar ne zaman ölecek, diye baktılar diye anlattı.
Orhan çiftliklerin, güneş paneli sayısını artıracaklarını, ayrıca hayvan gübresinden elde edilecek metan gazından elektrik üretmeyi planladıklarını belirtti. Çiftlikte çatılara bin 500 metrekare panel döşenmiş ve toplam 500 bin lira masrafla çiftlik kendi kullandığı elektriği üretir olmuş.Orhan, tarımın bütün yatırım ve çabalara rağmen hava koşullarına, bulaşıcı hastalık risklerine vs. hassas bir sektör olmasına dikkat çekti.